Usame bin Ladin’in ABD’ye mektubu gündem oldu: ABD’li gençler ‘Gerçekleri gördük siz de okuyun’ diyerek Filistin’e hak verdi

El Kaide lideri Usame bin Ladin’in ABD halkına yazdığı mektup yaklaşık 20 yıl sonra sosyal medyada yeniden gündeme geldi.

İşgalci İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırım saldırıları devam ederken özellikle ABD’li sosyal medya kullanıcılarının bu mektubu yeniden keşfetmesi ve paylaşması dikkat çekti. Yaşananlar üzerine mektup, İngiltere merkezli The Guardian ve birçok İsrail destekçisi Batı medyası tarafından erişime kapatıldı.

İşte o mektubun Türkçe çevirisi:

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla;”Kendileriyle savaşılanlara (mü’minlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin

verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir.” (Hac Suresi, 39. ayet)

“İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inkâr edenler ise tağut yolunda savaşırlar. Öyleyse siz de

şeytanın dostlarına karşı savaşın, çünkü şeytanın hilesi gerçekten zayıftır.” (Nisa Suresi, 76. ayet)

Bazı Amerikalı yazarlar “neden savaşıyoruz?” başlığı altında makaleler yayınladılar. Bu

makaleler, bazıları gerçeğe bağlı kalan ve İslam hukukuna dayanan, bazıları da dayanmayan bir

dizi yanıta yol açtı. Burada, Allah’ın mükâfatını umarak, O’ndan başarı ve destek dileyerek, bir

açıklama ve uyarı olarak gerçeği özetlemek istedik.

Allah’ın yardımını dileyerek, cevabımızı Amerikalılara yöneltilen iki soru temelinde

İlk soru: Neden sizinle savaşıyor ve size karşı çıkıyoruz?

İkinci soru: Sizi neye çağırıyoruz ve sizden ne istiyoruz?

Neden sizinle savaşıyor ve size karşı çıkıyoruz?

1) Çünkü bize saldırdınız ve saldırmaya devam ediyorsunuz.

a) Filistin’de bize saldırdınız:

(i) Filistin, 80 yılı aşkın bir süredir askeri işgal altında. İngilizler, sizin yardımınız ve

desteğinizle, Filistin’i 50 yıldan fazla bir süredir işgal altında tutan Yahudilere teslim etti. Bu

50 yıl baskı, zulüm, suç, cinayet, sürgün, yıkım ve tahribatla dolu yıllardı. (Bu mesaj

yayınlandığında İsrail’in kurulmasının üzerinden takriben 50 sene geçmişti-mütercim)

İsrail’in kurulması ve sürmesi en büyük suçlardan biridir ve sizler de bu suçu işleyenlerin

liderlerisiniz. Ve elbette Amerika’nın İsrail’e verdiği desteğin derecesini açıklamaya ve

kanıtlamaya gerek yok. İsrail’in kurulması, silinmesi gereken bir suçtur. Bu suça katkıda

bulunarak elleri kirlenmiş olan her bir kişi bunun bedelini ağır bir şekilde ödemelidir.

(ii) Yahudilerin Tevrat’ta kendilerine vaat edildiği üzere Filistin üzerinde tarihi bir hakka

sahip oldukları yönündeki uydurma yalanlarınızı tekrarlamaktan henüz yorulmadığınızı

görmek bizi hem güldürüyor hem de ağlatıyor. Bu sözde gerçek konusunda onlarla tartışan

herkes anti-semitizmle suçlanıyor. Bu, tarihteki en yanlış, en yaygın uydurmalardan biridir.

Filistin halkı saf Araplar ve orijinal Semitlerdir. Musa’nın (selam üzerine olsun) mirasçıları ve

değiştirilmemiş gerçek Tevrat’ın mirasçıları Müslümanlardır. Müslümanlar İbrahim, Musa,

İsa ve Muhammed de dahil olmak üzere tüm Peygamberlere inanırlar, Allah’ın selamı ve

bereketi hepsinin üzerine olsun. Eğer Tevrat’ta Musa’nın takipçilerine Filistin üzerinde bir

hak vaat edilmişse, Müslümanlar buna en layık millettir.

Müslümanlar Filistin’i fethedip Romalıları kovduklarında Filistin ve Kudüs, tüm

Peygamberlerin -salât ve selâm üzerlerine olsun- dini olan İslâm’a geri dönmüştür. Bu

nedenle, Filistin üzerinde tarihsel bir hak çağrısı, Allah’ın tüm Peygamberlerine (salât ve

selâm üzerlerine olsun) iman eden İslam ümmetine karşı yapılamaz. Biz bu peygamberler

arasında hiçbir ayrım yapmıyoruz.

(iii) Filistin’den akan kanın intikamı aynı şekilde alınmalıdır. Bilmelisiniz ki Filistinliler

yalnız ağlamıyor kadınları yalnız başlarına dul kalmıyor, oğulları yalnız başlarına yetim

b) Somali’de bize saldırdınız; Çeçenistan’da bize karşı Rus zulmünü, Keşmir’de bize karşı Hint

zulmünü ve Lübnan’da bize karşı Yahudi saldırganlığını desteklediniz.

c) Sizin gözetiminiz, rızanız ve emirleriniz altında, sizin temsilcileriniz olarak hareket eden

ülkelerimizin hükümetleri bize her gün saldırmaktadır.

(i) Bu hükümetler halkımızın İslam şeriatını tesis etmesini engellemekte, bunu yapmak için

şiddet ve yalan kullanmaktadır.

(ii) Bu hükümetler bize zilleti tattırmakta ve bizi büyük bir korku ve boyun eğme

hapishanesine yerleştirmektedir.

(iii) Bu hükümetler ümmetimizin servetini çalmakta ve size yok pahasına satmaktadır.

(iv) Bu hükümetler Yahudilere teslim olmuş ve Filistin’in büyük bir kısmını onlara teslim

ederek kendi halklarının parçalanmış uzuvları üzerinde devletlerinin varlığını kabul

(v) Bu hükümetlerin ortadan kaldırılması üzerimize farzdır ve ümmeti özgürleştirmek,

şeriatı en üstün kanun haline getirmek ve Filistin’i yeniden kazanmak için gerekli bir

adımdır. Ve bu hükümetlere karşı mücadelemiz size karşı mücadelemizden ayrı değildir.

d) Uluslararası nüfuzunuz ve askeri tehditleriniz nedeniyle servetimizi ve petrolümüzü düşük

fiyatlarla çalıyorsunuz. Bu hırsızlık gerçekten de dünya tarihinde insanlığın tanık olduğu en

büyük hırsızlıktır.

e) Güçleriniz ülkelerimizi işgal ediyor, askeri üslerinizi her tarafa yayıyor, Yahudilerin

güvenliğini korumak ve hazinelerimizi yağmalamanızın devamlılığını sağlamak için

topraklarımızı ifsat ediyor ve mukaddesatımızı kuşatıyorsunuz.

f) Her gün çocukların öldüğü Irak’taki Müslümanları aç bıraktınız. Yaptırımlarınız sonucunda

1.5 milyondan fazla Iraklı çocuğun ölmesi ve bunun sizin umurunuzda olmaması şaşılacak

bir şeydir. Ancak 3 bin insanınız öldüğünde tüm dünya ayağa kalktı ve henüz oturmadılar

g) Kudüs’ün ebedi başkentleri olduğu konusunda Yahudileri desteklediniz ve büyükelçiliğinizi

oraya taşımayı kabul ettiniz. Sizin yardımınızla ve korumanız altında İsrailliler El Aksa

Mescidi’ni yok etmeyi planlıyorlar. Silahlarınızın koruması altında Şaron, ele geçirip yok

etmeye hazırlık olarak orayı kirletmek için El Aksa Mescidi’ne girdi.

2) Bu trajediler ve felaketler, bize karşı baskı ve saldırganlığınızın sadece birkaç örneğidir.

Dinimiz ve aklımız, mazlumların saldırıya karşılık verme hakkına sahip olduğunu

emretmektedir. Bizden cihat, direniş ve intikamdan başka bir şey beklemeyin. Amerika yarım

asırdan fazla bir süredir bize saldırıyorken bizim onun güven ve barış içinde yaşamasına izin

vereceğimizi beklemek mantıklı mıdır?

3) Tüm bunların, işlemedikleri ve dahil olmadıkları suçlar nedeniyle sivillere karşı saldırganlığı

haklı çıkarmadığını iddia edebilirsiniz. Ancak:

(a) Bu argüman, Amerika’nın özgürlükler ülkesi olduğunu ve bu dünyadaki liderleri

olduğunu sürekli tekrarlamanızla çelişmektedir. Yani Amerikan halkı kendi özgür iradesiyle

hükümetini seçer, bu seçim onun politikalarını kabul etmelerinden kaynaklanır. Dolayısıyla

Amerikan halkı İsrail’in Filistinlilere yönelik baskısını, topraklarını işgal ve gasp etmesini,

Filistinlileri sürekli öldürmesini, işkence etmesini, cezalandırmasını ve sürgün etmesini

seçmiş, kabul etmiş ve desteklediğini teyit etmiştir. Amerikan halkı, hükümetlerinin

politikalarını reddetme ve hatta isterlerse değiştirme yeteneğine ve seçimine sahiptir.

(b) Afganistan’da bizi bombalayan uçakları, Filistin’de evlerimizi vuran ve yok eden tankları,

Arap Körfezi’nde topraklarımızı işgal eden orduları ve Irak’ın abluka altında tutulmasını

sağlayan filoları finanse eden vergileri ödeyenler Amerikan halkıdır. Bu vergi dolarları

İsrail’e bize saldırmaya ve topraklarımıza girmeye devam etmesi için verilmektedir.

Dolayısıyla bize yönelik saldırıları finanse edenler Amerikan halkıdır ve seçtikleri adaylar

aracılığıyla bu paraların kendi istedikleri şekilde harcanmasını denetleyenler de yine

(c) Amerikan ordusu da Amerikan halkının bir parçasıdır. Bize karşı savaşan Yahudilere

utanmadan yardım edenler de aynı halktır.

(d) Bize saldıran Amerikan kuvvetlerinde hem erkeklerini hem de kadınlarını istihdam

edenler Amerikan halkıdır.

(e) Bu nedenle Amerikan halkı, Amerikalılar ve Yahudiler tarafından bize karşı işlenen tüm

(f) Yüce Allah, intikam alma iznini ve seçeneğini meşru kılmıştır. Bu nedenle, eğer bize

saldırılırsa, bizim de karşılık verme hakkımız vardır. Kim bizim köylerimizi ve

kasabalarımızı tahrip ederse, bizim de onların köylerini ve kasabalarını tahrip etme hakkımız

vardır. Kim bizim servetimizi çalmışsa, bizim de onların ekonomisini yok etme hakkımız

vardır. Ve kim bizim sivillerimizi öldürdüyse, bizim de onlarınkini öldürmeye hakkımız

Amerikan hükümeti ve basını hala bu soruya cevap vermeyi reddediyor: Neden New York

ve Washington’da saldırıya uğradılar?

Eğer Şaron Bush’un gözünde bir barış adamıysa, o zaman biz de barış adamıyız. Amerika

ahlak ve ilkelerin dilinden anlamıyor, bu yüzden biz de ona anladığı dilden hitap ediyoruz.

Cevaplamak istediğimiz ikinci soruya gelince…

Sizi neye çağırıyoruz ve sizden ne istiyoruz?

1) Sizi çağırdığımız ilk şey İslam’dır.

(a) İslam Allah’ı birleme dini, O’na ortak koşmaktan kurtulma ve bunu reddetme dini, Yüce

Allah’ı tam olarak sevme dini, O’nun yasalarına tam olarak boyun eğme dini ve Peygamberi

Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’e indirdiği din ile çelişen tüm görüşleri, emirleri,

teorileri ve dinleri reddetme dinidir. İslam tüm peygamberlerin -selam hepsinin üzerine

olsun- dinidir ve aralarında hiçbir ayrım yapmaz.

İşte sizi bu dine çağırıyoruz, bu din önceki tüm dinlerin mührüdür (onları tamamlamıştır).

Bu din, Allah’ı birleme, samimiyet, en güzel ahlak, doğruluk, merhamet, şeref, temizlik ve

takva dinidir. Başkalarına iyilik etme, aralarında adaleti tesis etme, haklarını verme,

mazlumları ve zulme uğrayanları savunma dinidir. Bu din el, dil ve kalp ile iyiliği emretme

ve kötülükten sakındırma dinidir. Allah’ın sözünün ve dininin üstün gelmesi için Allah

yolunda cihat dinidir. Allah’a itaat konusunda birlik ve anlaşma dinidir ve renklerine,

cinsiyetlerine ve dillerine bakılmaksızın tüm insanlar arasında tam bir eşitliktir.

(b) Diğer ilahi kitaplar ve mesajlar değiştirildikten sonra, kitabı olan Kur’an’ın değişmeden

kalacağı dindir. Kur’an, kıyamet gününe kadar bir mucizedir. Allah, Kur’an gibi bir kitap ve

hatta onun gibi on ayet getirmesi için herkese meydan okumuştur.

2) Sizi çağırdığımız ikinci şey aranızda yayılan zulüm, yalan, ahlaksızlık ve sefahate son

a) Sizi edepli, ilkeli, onurlu ve temiz bir halk olmaya; zina, eşcinsellik, sarhoş edici maddeler,

kumar ve faizle ticaret gibi ahlak dışı eylemleri reddetmeye çağırıyoruz.

Sizi tüm bunlara, içine düştüğünüz durumdan kurtulabilmeniz için çağırıyoruz.

Liderlerinizin, ulaştığınız aşağılık durumu sizden gizlemek için aranızda yaydığı, büyük bir

ulus olduğunuza dair aldatıcı yalanlardan kurtulabilmeniz için…

b) İnsanlık tarihinin tanık olduğu en kötü uygarlık olduğunuzu söylemek üzüntü vericidir:

(i) Sizler, anayasa ve kanunlarında Allah’ın şeriatı ile hükmetmek yerine, kendi arzu ve

iradenizle kendi kanunlarınızı icat etmeyi seçen bir milletsiniz. Dini politikalarınızdan

ayırarak, mutlak otoritenin Rabbiniz ve yaratıcınız olduğunu tasdik eden saf fıtratınızla

çelişiyorsunuz. Size yöneltilen utanç verici sorudan kaçıyorsunuz: Yüce Allah’ın

yarattıklarını yaratması, onlara tüm yaratıklar ve yeryüzü üzerinde güç vermesi, onlara

yaşamın tüm olanaklarını bahşetmesi ve sonra da en çok ihtiyaç duydukları şeyi, yani

yaşamlarını yöneten yasaların bilgisini onlardan esirgemesi nasıl mümkün olabilir?

(ii) Siz tüm dinler tarafından yasaklanmış olan faize izin veren bir milletsiniz.

Ekonominizi ve yatırımlarınızı faiz üzerine inşa ediyorsunuz. Bunun bir sonucu olarak,

tüm farklı kılıklarıyla Yahudiler ekonominizin kontrolünü ele geçirdiler, bunun aracılığıyla

medyanızı kontrol altına aldılar ve şimdi hayatınızın tüm yönlerini kontrol ederek sizi

hizmetkârları haline getirdiler ve sizin pahanıza amaçlarına ulaştılar. Bu tam da Benjamin

Franklin’in sizi uyardığı şeydi.

(iii) Siz sarhoş edici maddelerin üretimine, ticaretine ve kullanımına izin veren bir

ülkesiniz. Aynı zamanda uyuşturucuya da izin veriyorsunuz ve ülkeniz uyuşturucunun

en büyük tüketicisi olmasına rağmen sadece ticaretini yasaklıyorsunuz.

(iv) Siz ahlaksızlığa izin veren bir milletsiniz ve bunları kişisel özgürlüğün temelleri olarak

görüyorsunuz. Aranızda ensest ilişki yayılana kadar bu uçurumdan aşağıya doğru inmeye

devam ettiniz, bunun karşısında ne onur duygunuz ne de yasalarınız itiraz ediyor.

Başkanınız Clinton’ın Oval Ofis’te işlediği ahlak dışı eylemleri kim unutabilir? Ondan

sonra “hata yaptı” demenin dışında hesap bile sormadınız, ardından da hiçbir ceza

almadan her şey geçip gitti. Adınızın tarihe geçeceği ve uluslar tarafından hatırlanacağı

daha kötü bir olay var mı?

(v) Siz kumarın her türlüsüne izin veren bir ülkesiniz. Şirketler de bunu uyguluyor, bu da

yatırımların aktif hale gelmesine ve suçluların zenginleşmesine neden oluyor.

(vi) Siz kadınları tüketim ürünleri ya da müşterileri satın almaya çağıran reklam araçları

gibi sömüren bir ulussunuz. Kâr marjınızı artırmak için kadınları yolculara, ziyaretçilere

ve yabancılara hizmet etmek için kullanıyorsunuz. Sonra da kadınların özgürleşmesini

desteklediğinizi söylüyorsunuz.

(vii) Doğrudan ve dolaylı olarak seks ticaretinin her türlüsünü yapan bir milletsiniz.

Bunun üzerine sanat, eğlence, turizm ve özgürlük adı altında ve ona atfettiğiniz diğer

aldatıcı isimler altında dev şirketler ve kuruluşlar kuruluyor.

(viii) Ve tüm bunlardan dolayı tarihte, geçmişte insanoğlunun bilmediği hastalıkları yayan

bir ulus olarak tanımlandınız. Devam edin ve insanlığın tüm uluslarına karşı, şeytani bir

Amerikan icadı olarak AIDS’i getirdiğiniz için övünün.

(xi) Endüstriyel atık ve gazlarınızla doğayı tarihteki diğer tüm uluslardan daha fazla

tahrip ettiniz. Buna rağmen, açgözlü şirketlerinizin ve sanayilerinizin kârını güvence

altına alabilmek için Kyoto Protokolü’nü imzalamayı reddediyorsunuz.

(x) Sizin yasanız, siyasi partilerine hakim olan ve seçim kampanyalarını hediyeleriyle

finanse eden zengin ve varlıklı insanların yasasıdır. Onların arkasında politikalarınızı,

medyanızı ve ekonominizi kontrol eden Yahudiler duruyor.

(xi) İnsanlık tarihinde seçkin bir yere sahip olmanızın nedeni, insanlığı yok etmek için

tarihteki diğer tüm uluslardan daha fazla güç kullanmış olmanızdır. İlkeleri ve değerleri

savunmak için değil, çıkarlarınızı ve kârlarınızı güvence altına almak için acele etmenizdir.

Japonya, savaşı sona erdirmek için müzakereye hazır olduğu halde, Japonya’ya nükleer

bomba atan sizdiniz. Kaç tane baskı, zulüm ve adaletsizlik eylemi gerçekleştirdiniz, ey

özgürlük davetçileri?

(xii) En önemli özelliklerinizden birini unutmayalım: Hem ahlakta hem de değerlerde

ikilem içinde olmanız, ahlak ve ilkeler hususundaki iki yüzlülüğünüz. Sizin için tüm

davranışların, ilkelerin ve değerlerin iki terazisi var: Biri sizin için diğeri diğerleri için.

(a) Çağırdığınız özgürlük ve demokrasi sadece kendiniz ve beyaz ırk içindir. Dünyanın

geri kalanına gelince, onlara canavarca, yıkıcı politikalarınızı ve “Amerikan dostları”

olarak adlandırdığınız hükümetleri dayatıyorsunuz. Ancak yine de onların

demokrasiler kurmasını engelliyorsunuz. Cezayir’deki İslami Selamet Cephesi

demokrasiyi uygulamak istediğinde ve seçimi kazandığında, Cezayir ordusundaki

ajanlarınızı onların üzerine saldınız, tanklarla ve silahlarla onlara saldırdınız, onları

hapsettiniz ve işkence ettiniz. “Amerikan demokrasi kitabından” yeni bir ders.

(b) Dünya barışını sağlamak için kitle imha silahlarını yasaklama ve zorla ortadan

kaldırma politikanız: Bu sadece bu tür silahlara sahip olmalarına izin vermediğiniz

ülkeler için geçerlidir. İsrail gibi izin verdiğiniz ülkelere gelince, güvenliklerini korumak

için bu tür silahları bulundurmalarına ve kullanmalarına izin verilir. Bu tür silahları

ürettiğinden ya da bulundurduğundan şüphelendiğiniz başka kim varsa, onları suçlu

ilan eder ve onlara karşı askeri önlemler alırsınız.

(c) Uluslararası hukukun kararlarına ve politikalarına en son saygı gösterecek olanlar

sizlersiniz, ancak aynı şeyi yapan herkesi seçici bir şekilde cezalandırmak istediğinizi

iddia ediyorsunuz. İsrail 50 yılı aşkın bir süredir Amerika’nın tam desteğiyle BM

kararlarını ve kurallarını duvara toslatıyor.

(d) Kınadığınız ve hakkında ceza mahkemeleri kurduğunuz savaş suçlularına gelince,

utanmadan kendi suçlularınıza dokunulmazlık verilmesini istiyorsunuz. Ancak tarih,

Müslümanlara ve dünyanın geri kalanına karşı işlediğiniz savaş suçlarını

unutmayacaktır. Japonya, Afganistan, Somali, Lübnan ve Irak’ta öldürdükleriniz, asla

kaçamayacağınız bir utanç olarak kalacaktır. Yoğun nüfuslu masum sivil köylerin yok

edildiği, camilerin içeride namaz kılan Müslümanların başlarına yıkıldığı

Afganistan’daki son savaş suçlarınızı hatırlatmak yeterli olacaktır. Kunduz’dan

ayrıldıklarında mücahitlerle yapılan anlaşmayı bozan, onları Kale-i Cengi’de

bombalayan ve binden fazla esiri havasızlık ve susuzluktan öldüren de sizlersiniz. Sizin

ve ajanlarınızın elinde kaç kişinin işkenceyle öldüğünü yalnızca Allah bilir. Uçaklarınız

Afgan semalarında dolaşmaya devam ediyor ve hala “biraz olsun şüpheli” birilerini

(e) İnsan haklarının öncüsü olduğunuzu iddia ettiniz ve Dışişleri Bakanlığınız insan

haklarını ihlal eden ülkelerin istatistiklerini içeren yıllık raporlar yayınladı. Ancak,

mücahitler sizi vurduğunda tüm bunlar yok oldu ve daha sonra, lanetlediğiniz bu aynı

hükümetlerin yöntemlerini uyguladınız. Amerika’da binlerce Müslüman ve Arap’ı

yakaladınız, hiçbir gerekçe göstermeden, mahkemeye çıkarmadan, hatta isimlerini bile

açıklamadan gözaltına aldınız. Daha yeni, daha sert yasalar çıkardınız.

Guatanamo’da yaşananlar Amerika ve değerleri için tarihi bir utanç kaynağıdır ve

yüzünüze haykırmaktadır: “Siz ikiyüzlüler, herhangi bir akde veya antlaşmaya attığınız

imzanın değeri nedir?”

3) Üçüncü olarak sizi çağırdığımız şey, kendinize karşı dürüst bir duruş sergilemenizdir -bunu

yapacağınızdan şüpheliyim-. Çağırdığımız şey, ilke ve ahlaktan yoksun bir ulus olduğunuzun

ve sizin için bunların uyulması gereken değil, yalnızca başkalarından talep edilen bir şey

olduğunun farkına varmanızdır.

4) Ayrıca İsrail’i desteklemeyi bırakmanızı, Keşmir’deki Hintlilere, Çeçenlere karşı Ruslara ve

Güney Filipinler’deki Müslümanlara karşı Manila hükümetine verdiğiniz desteği sona

erdirmenizi tavsiye ediyoruz.

5) Ayrıca size bavullarınızı toplayıp topraklarımızdan çıkmanızı tavsiye ediyoruz. Biz sizin

iyiliğinizi, hidayetinizi ve doğruluğunuzu istiyoruz, bu yüzden bizi sizi tabutlarda yük olarak

geri göndermeye zorlamayın.

6) Altıncı olarak, sizleri ülkelerimizdeki yozlaşmış liderlere verdiğiniz desteği sona erdirmeye

çağırıyoruz. Politikamıza ve eğitim sistemimize müdahale etmeyin. Bizi rahat bırakın, yoksa

bizi New York ve Washington’da bekleyin.

7) Ayrıca sizi, bizlerle hırsızlık ve işgal politikaları yerine karşılıklı çıkar ve menfaatler

temelinde ilişkiler kurmaya ve Yahudileri destekleme politikanızı sürdürmemeye çağırıyoruz,

çünkü bu sizin için daha büyük felaketlere yol açacaktır.

Eğer tüm bu şartlara cevap veremezseniz, o zaman İslam ümmeti ile savaşmaya hazırlanın.

Allah’a tam tevekkül eden ve O’ndan başkasından korkmayan tevhid ümmetiyle. Kur’an’ın şu

sözlerle hitap ettiği millet:

“Yoksa onlardan (ve arkasındaki odaklardan) korkuyor musunuz? Eğer inanıyorsanız, Kendisinden

korkulmaya en layık olan Allah’tır. Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları

rezil etsin, sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın. Ve onların (mü’minlerin)

kalplerinden öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hikmet

sahibidir.” (Tevbe Suresi, 13-15. ayetler)

İzzet ve saygı ümmeti:

“Oysa ki izzet Allah’a, Rasulü’ne ve mü’minlere aittir.” (Münafikun Suresi, 8’inci ayet)

“Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer iman edenler iseniz üstün gelecek olan

sizsiniz.” (Al-i İmran suresi, 139. ayet)

Şehadet ümmeti; ölümü, sizin yaşamı arzuladığınızdan daha çok arzulayan ümmet:

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü zannetme! Bilakis onlar Rableri katında diridirler ve rızıklanırlar.

Allah’ın kendilerine lütfettiğine kavuşmaları sebebiyle sevinç içerisindedirler. Arkalarından henüz

kendilerine (şehit olarak) katılmamış olanlara da hiçbir korku ve üzüntü olmayacağını müjdelemek

isterler. Allah’ın nimet ve ihsanı ile ve Allah’ın mü’minlerin mükâfatını zâyi etmeyeceği müjdesi ile de

sevinirler.” (Al-i İmran Suresi, 169-171. ayetler)

Allah’ın vaat ettiği zafer ve başarı ümmeti:

“Müşrikler istemeseler de dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak ile

gönderen O’dur.” (Saff Suresi, 9. ayet)

“Allah, ‘Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz.’ diye yazmıştır. Şüphe yok ki, Allah çok

kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.” (Mücadele Suresi, 21. ayet)

Sizin gibi önceki şeytani imparatorlukları kovmayı ve yok etmeyi başaran İslam ümmeti

saldırılarınızı reddeden, kötülüklerinizi ortadan kaldırmak isteyen ve sizinle savaşmaya hazır

olan ümmet. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki, İslam ümmeti ruhunun derinliklerinde sizin kibir ve

küstahlığınızı hor görmektedir.

Eğer Amerikalılar tavsiyelerimizi ve onları çağırdığımız iyilik, hidayet ve doğruluğu dinlemeyi

reddederlerse, Bush’un başlattığı bu Haçlı seferini de, tıpkı mücahitlerin ellerinde

aşağılandığınız, büyük bir sessizlik ve utanç içinde evinize kaçtığınız önceki Haçlı seferleri gibi

kaybedeceğinizi bilin. Eğer Amerikalılar bu çağrılara karşılık vermezse, o zaman onların kaderi

de askeri yenilgileri, siyasi dağılmaları, ideolojik çöküşleri ve ekonomik iflaslarıyla başa çıkmak

için Afganistan’dan kaçan Sovyetlerin kaderi gibi olacaktır.

Bu bizim Amerikalılara, onların mesajına bir cevap olarak verdiğimiz mesajdır. Şimdi onlarla

neden savaştığımızı ve Allah’ın izniyle nasıl bir cahiliye karşısında galip geleceğimizi

Source link

Leave a Comment